Kaybolmaya Yüz Tutmuş Bir Meslek

ÇIKRIKÇILIK

          Ağaç tornacılığı (Çıkrıkçılık-Haratlık), aslında özgün düşüncenin ve kabiliyetin alet hüneriyle ağaca yansımasıdır. Sabır ve dikkatin ağaçtaki son hali ustanın emeği ile ortaya koyduğu muhteşem yapıdır.

          Günümüzde bu mesleği tornasının başında aşk ve sabır ile icra eden kaç kişi bulabilirsiniz!? Neredeyse bir elin parmakları kadar kalmış meslek erbabları, çünkü kaybolmaya yüz tutan meslekler arasında maalesef ağaç tornacılığı da yerini aldı.

          Konya’nın yüz yıllar boyunca en önemli alışveriş ve yaşam merkezi olmuş Bedesten Çarşısında çıkrıkçılık mesleğini 5 nesil boyunca sürdüren İsmail Işıkçeviren ile meslek üzerine biraz sohbet ettik.

          Gelin hem Çıkrıkçılık mesleğinin tarihine bir göz atalım, hem de ustamızın tecrübelerinden istifade edelim…

Çıkrıkçılık (Ağaç Tornacılığı) Mesleğinin Tarihi

          Çıkrık büyük bir olasılıkla M.S. 500 – 1.000 yılları arasında Hindistan’da keşfedildi. Orta Çağ’da Orta Asya üzerinden geçerek  Avrupa’ya ulaştı ve iplik eğirmek için kullanılan “iği”nin yerine geçti. İplik eğirme işlemini mekanize etmenin ilk aşaması olan “iği” yatay olarak yerleştirip büyük bir çark tarafından elle çevrilebilmesine
olanak sağlamak olmuştur.

          Büyük çarklı çıkrık, sol elle liflerin tutulduğu, sağ elle de yavaş yavaş çarkın döndürüldüğü bir örnektir. Dönen iğe karşı liflerin belirli bir açıyla tutulması istenen büklümü sağlar.

          İlk iyileştirmelere 16. yüzyılda rastlanmıştır. Bu iyileştirmeler 1790 yılında ABD’de ilk kendi ekseni etrafında dönen mile sahip çıkrığa kadar devam etmiştir. Daha modern çıkrıklarda iği döndürmek, lifleri çekmek için mekanik yöntemler kullanılmış ve aynı anda birkaç iği çok yüksek hızla çalıştırmak mümkün olmuştur.

          Daha yeni teknolojilerde sürtünme sistemi, hava püskürtme ve açık uçlu sistemler kullanarak bu hız daha da artırılmıştır.

Çıkrık Çeşitleri

Büyük Çıkrık

          Büyük çıkrık en eski çıkrık tiplerinden biridir. Lifler sol elde tutulur ve çark sağ elle yavaş yavaş döndürülür. Bu çıkrık uzun iplik eğirme tekniği için çok uygundur çünkü bu teknikte genellikle tek el etkindir dolayısıyla diğer elle çıkrık çevrilebilir. Büyük çıkrık ile genellikle yün eğirilir.

Çift Çarklı Çıkrık

          Büyük bir tek çark yerine iki küçük çarkı vardır. İlk çarkla iğ arasındaki ikinci çark aynı eksen etrafında birlikte dönebilen biri daha küçük iki silindirden meydana gelir. İlk çark ikincinin küçüğünü, ikincinin büyüğü iği döndürür.

          Bu çıkrığın boyutları daha küçüktür ama büyüğü gibi el ile ve ileri geri iki işlemli kullanılır.

          Çıkrıklar, kuyulardan su çekmek, tekstil fabrikalarında tezgahlarda ve eskiden yün eğirmek amacı için sıklıkla kullanılan basit makinelerdir. Çıkrık sayesinde yünden ip de elde edilmesi mümkündür.

Pedallı Çıkrık

        Bu tarz çıkrıkların tahriği kullanıcının elinden ziyade ayağı yardımıyladır. Kullanıcı oturur ve döner çarka bağlı bir krank kolu ve pedal yardımıyla çıkrığı döndürür. Bu şekilde kullanıcının iki eli de iplik eğirmek için kullanılır.

          Burada tahrik çarkı ağır olur ve dönme ivmesi sayesinde hız pek değişmez, düzgün sonuç almaya yardım eder.

Çıkrıkçılık - Haratlık (Ağaç Tornacılığı) Nedir?

            Ağaç tornacılığı insanoğlunun ihtiyaçlarını sağlayan araç ve gereçlerini yaparken düzeltme, güzelleştirme ve işe yarar hale getirme merakı birçok meslek gibi ağaç tornacılığının da doğmasına yol açmıştır.

          Çıkrıkçılık mesleğine halk arasında “Haratlık” da denilmektedir. Çıkrıkçılık günümüze ulaşan nadir mesleklerden biridir. Basit kesici aletlerle yapılan tesviye işleri zaman içerisinde tezgahlarda yapılmaya başlandı. Kesici, delici, kızıcı, kırıcı aletlerin saplarının yanında okun ahşap kısmı, masa, sandalye, kürsülerinin ayakları ve kirişleri, müzik aletlerinin bazı ahşap parçaları, çeşitli çocuk oyuncakları bu el tezgahlarında üretim yapan ustaların ellerinden çıkmaya başladılar.

Ham Ağaçların Çıkrık'taki Serüveni

          Tetik tahtası, bastonun düz tarafından gelen kayışın gergin veya gevşek kalmasını sağlar. Tornacı bastona benzeyen bu aletin üzerindeki bu sicimi torna yapacağı ağaç parçasının üzerine bir sıra dolar, daha sonra bu ağacı uçları sivri olan yan ağaç parçasının demirlerinin arasına sıkıştırır. Sonra makineden geçerek ustanın hünerli ellerinde ürünlere şekil verilerek ürünler ortaya çıkar.

          Ahşap işlenmeden önce ilk aşamada ahşabın çapak dedikleri fazlalıklarının temizlenmesi gerekir. Bunun için uç tarafı yarım ay şeklindeki “Gürez” denilen bıçağı kullanırlar. Kabası alınan ağaca daha sonra bıçaklarla istenilen form verilir. Son olarak sıfır zımpara ile perdahlanıp bitirilir. 

          Burada bütün hüner çıkrıkçı ustasına düşmektedir. İki eli ve iki ayağını büyük bir maharetle çalıştırarak eşsiz güzellikte araç ve gereçler yaparak meraklılarının beğenisine sunarlar.

5 Yaşında Babamın Yanında Mesleğe Başladım

          Çıkrıkçı Ustası İsmail Işıkçeviren, çıkrıkçılık mesleğinin kendisi için ata mesleği olduğunu söyledi. Çıkrıkçılık mesleği nesilden nesile gelen bir meslektir.

          Ben İsmail Işıkçeviren olarak nesilden nesile yayılan bir mesleğin kaybolmaması için uğraşıyorum. Babamın yanına 5 yaşından itibaren gelerek yanında öğrenmeye başladım. Babama da dedem öğretmiş. 5 yaşında mesleğe geldim. Şimdi 54 yaşında 2 torun sahibi olarak mesleği
yaşatmaya çalışıyorum.

          Ustamız yaptıkları ürünleri şu şekilde açıklıyor : “Her ağacın birbirinden ayrı özellikleri vardır. O yüzden her ağaçtan farlı ürünler ortaya çıkıyor.

          Zerdali ağacından zurna ve makara yapılır. Çünkü zerdali, damarsız olup işlemesi de çok kolay bir ağaçtır. Meşe ağacından ise topaç, korkuluk ayakları, havan, havaneli, sandalye parçaları gibi daha ziyade dayanıklı ve sağlam olması istenilen eşyalar üretilir.

          Çekmeli tezgâhtaysa ağızlık, sarımsak döveceği, makara, çekiç sapı ve bilumum eşya sapı yapılır. Bununla birlikte ağaç tornacılarının en sevdiği ağaç çınar ağacıdır. Öyle ki ustaların dediklerine göre Allah bu ağacı sanki ağaç tornacıları için yaratmıştır. Onları en çok uğraştıran ise meşe ağacıymış, dayanıklı ve çok sert olurmuş meşe ağacı; doğal olarak işleyeni de bir o kadar uğraştırırmış.

          Sap yapımında çok kullanılan meşenin, Gaziantep ağzındaki adı “Zindiyan” ağacıdır. Fırın küreği, oklava, ekmek tahtası yapıyoruz. Çok severek yaptığımız bir diğer ürün de topaçlardır. Şimdiki nesil pek bilmez. Ama küçükken topaçlarla oynardık. Onları da yeni yetişen nesil pek bilmez.

          Çocuklar için yürüteçler, hoppala gibi onların oynamaktan zevk aldığı oyuncaklarla çocukların neşesine neşe katıyoruz”

Çıkrıkçılık Mesleğinin Geleceğinden Ümidiniz Var Mı?

            Bu mesleğin geleceği, diğer pek çok unsurla birlikte ormanlarımızın da varlığına sıkı sıkıya bağlıdır. Pek az sayıda kalan çıkrıkçılık ustaları, her ne kadar ağaca bağlı olsa da teknolojinin tehdidi altında olan mesleklerdendir. Konya’da çıkrıkçılık mesleğinin günümüzde pek değeri olmasa da belli bir kesim yine de yaptıklarımızı beğeniyorlar. Ama mesleğin geleceğini yürütecek çıraklar bulamıyoruz. Hiçbir çırak toz toprak içinde iş yapmak istemiyor.

           Ustamız İsmail Işıkçeviren birçok meslek gibi bu mesleğin de tarihin tozlu sayfalarında yerini alacağını söyledi. Usta İsmail Işıkçeviren: “Atadan gelen bir meslek olarak mesleği kendi ailemiz içinden sürdüren 5. Nesil olarak çıkrıkçılık mesleğini yürütüyoruz.

          Çıkrıkçılık mesleği yeni yetişen nesil ile birlikte kaybolma tehlikesi karşı karşıya kaldı. Benden sonraki nesil bu mesleği yürütemeyecek. Zaten çıraklar da gelmiyor. Çoğu sanayide çalışmayı tercih ediyor. Gençler genellikle toz toprak olmayan rahat çalışabileceği işleri tercih ediyorlar. O
yüzden usta olarak mesleğe çırak bulamıyorum. Önceden meslek ile uğraşan birçok usta vardı. Ancak Konya’da parmakla sayılacak kadar azaldı.

          El emeği göz nuru ile yapılan ürünleri bazı vatandaşlarımız değersiz olarak görüyor; bu da yıllarını bu mesleğe adamış biri olarak bizi üzüyor. Şimdilik boş zamanımı dolduruyor bu trabzan işi, elde çekilmiş ağaç kıymeti ve değerini bilenler sayesinde harçlığımı çıkarıyorum. Ne yapalım Allah bilir, bundan sonra ne yapacağımız da. Şimdiye kadar Rabbim aç koymadı, açık koymadı, kimseye muhtaç etmedi, şimdiden sonra da etmez inşallah” diyor.

          İlerleyen yaşına rağmen İsmail Usta, elinden geleni yapıp esnaflıktan kopmuyor. Mesleğin yok olmaması için sabah namazından sonra gelip,
akşama kadar el emeği, göz nuru ürünlerini yapıyor. Bazen esnaf arkadaşlarına çay ısmarlıyor, bazen de ağaç kokusunun içinde çay içmenin
keyfini sürüyor.

Share on facebook
Facebook
Share on twitter
Twitter
Share on whatsapp
WhatsApp
Share on telegram
Telegram
Kaybolmaya Yüz Tutmuş Bir Meslek : Çıkrıkçılık
Başa dön